Kadına yönelik şiddet, dünya genelinde yaygın bir sorun olma özelliği taşıyor. Ancak, bazı vakalar, bu sorunun ne kadar derinlerde kök saldığını gözler önüne seriyor. Zeynep'in trajik hikayesi, sadece onun hayatını değil, toplumun dikkati çekmesi gereken karanlık gerçeklerini de ortaya koyuyor. Birçok kadın gibi Zeynep de tehdit, dayak ve bıçaklı saldırılarla karşı karşıya kaldı. Ancak sorusu, sorunlarının çözülmesi için yeterince ses çıkarılıp çıkarılmayacağı oldu. Zeynep'in isyanı, geride bıraktığı soru işareti ile hala yankılanıyor: Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?
Zeynep, sadece 27 yaşındaydı. Hayalleri, hayata dair umutları ve sevgi dolu bir kalbi vardı. Ancak son yıllarda maruz kaldığı şiddet ve tehditler, hayatının ne yazık ki kabusa dönüşmesine neden oldu. Önceki ilişkilerinde pek çok kez şiddete uğramış, mağduriyetini dile getirmek istemiş fakat pek çok çevresinden "Başka bir şey düşün" veya "Sen de kabahat var" gibi sözlerle avunmaya çalışılmıştı. Zeynep, yaşadığı bu dramatik olayların ardında birçok soru bıraktı. Toplumun "şiddeti kabul eden" yarım kalmış bir düşünce yapısı içerisinde, Zeynep'in sesi kısılmıştı. Ancak Zeynep, sadece bir örnek değil, aynı zamanda kadınların maruz kaldıkları travmaların ve şiddetin gerçek yüzünü gösteren bir sembol haline geldi.
Zeynep’in cinayeti, birçok kadının kaybettiği yaşamları ve maruz kaldıkları şiddetle birlikte toplumda halkın öfkesini tetikledi. Herkes, sesini yükseltti. Zeynep'in sadece bir hikaye değil, toplumda yaşanan tüm kadın cinayetlerinin bir tezahürü olduğu anlaşıldı. Her ne kadar birçok kadın öldürülmeden önce yaşadığı şiddeti dile getirse de önlerine çıkan engeller, seslerini duyuramamalarına neden olmuştur. Zeynep’in cinayeti sonrasında yapılan protestolar ve yürüyüşler, kadınların yaşamlarına karşı verilen mücadelenin bir simgesi oldu. "Zeynep yalnızca bir rakam değil, görünmez kadınların sesi!" diyerek sokaklara dökülen kadınlar, bu tarz vahşetlerin son bulmasını talep etti ve bu olayların sonrasında Zeynep'in isyanı, eylemlerle birlikte yankı buldu.
Zeynep, yalnızca bir isim değil; kaybedilen canların simgesi. Onun hikayesi, kadınların maruz kaldığı şiddeti, ayrımcılığı ve sistemdeki eksiklikleri gözler önüne seriyor. Onun için yapılan adalet arayışı, tüm kadınlar için bir derman umudu. Gelecek nesillerin bir daha Zeynep gibi olmaması için bilinçlenmeye ve ahlaki sorumluluğa sahip olmamız gerekiyor. Zeynep'hikayesinin ardındaki tezatlar, toplumsal normların değişmesi gerektiğinin bir göstergesi. Toplumun her bireyine düşen görev, bu sorunla yüzleşmek ve çözüm üretmektir. Belki de Zeynep, bu sesli itiraza bir ışık tutarak; düşünce yarıklarını genişletmek adına mücadelesiyle hala yaşamaya devam ediyor. Unutmayalım: Her bir kadın, Zeynep’in hikayesini yaşamak zorunda değildir! Bizler bu savaşın ortaklarıyız ve çözüm için bir adım atmalıyız.