Ülkemizde kadına yönelik şiddet konusu maalesef her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Sinem isimli genç kadın, eski eşi tarafından 7 yerinden bıçaklanarak ağır yaralandı. Ancak, mahkeme tarafından 'iyi hal indirimi' uygulanan sanığın cezası, toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Bu olay, bir kez daha kadına yönelik şiddetin önlenmesi gerektiğini ve hukukun tüm mağdurlar için adil işlemesi gerektiğini gözler önüne serdi.
Olayın yaşandığı gün çevrede bulunan vatandaşlar, Sinem’in feryatlarına tanıklık etti. Birçok kişi, saldırı anında yaşananları cep telefonlarıyla kaydetti. Görgü tanıkları, eski kocanın Sinem’i nasıl çaresiz hale getirip defalarca bıçakladığını anlattılar. Bu tür olayların önüne geçmek için toplumsal bir bilinç oluşturulması gerektiği vurgulandı. Yaşananlar sonrası mahalledeki kadınların endişeleri artarken, birlikte hareket etme ve dayanışma eğilimi de yükseldi.
Saldırganın duruşmasında verilen iyi hal indirimi kararı, birçok kişi tarafından tepkiyle karşılandı. Yerel mahkeme, davayı değerlendirirken sanığın ruhsal durumunu, ailevi geçmişini ve olay sonrası hapis yatma süresini göz önünde bulundurarak indirim yapılmasına karar verdi. Uzmanlar, bu tür indirimlerin, kadınların ruhsal durumuna olan etkilerini göz ardı ettiğine dikkat çekerek, kadınların maruz kaldığı şiddet olaylarında mağdurun desteklenmesi gerektiğini belirttiler.
Sosyal medyada ve yerel basında geniş yankı bulan bu karar, “Adalet nerede?” sorusunu akıllara getirirken, kadın hakları savunucuları ve STK’lar harekete geçmeye başladı. Birçok kişi, mahkeme önünde toplanarak 'kadına şiddete hayır' demek için protesto düzenlemek amacıyla bir araya geldi. Olayın ardından yürütülen çalışmalar, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir kez daha farkındalık yaratma isteği içerisindeki aktivistlere ilham kaynağı olmaktadır.
Bu tür şiddet olaylarının önlenmesi için doğru yasal düzenlemelere ve toplumsal eğitimlere ihtiyaç duyulduğu aşikar. Kadına yönelik şiddet vakalarında 'iyi hal' ve benzeri nedenlerle cezanın hafifletilmesi, mağdurların yaşadığı travmanın daha da derinleşmesine yol açıyor. Her halükarda, Sinem gibi kadınların yaşadığı bu tür olayların bir daha yaşanmaması için toplumun her kesimine üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi şart.
Bu üzücü olay aynı zamanda, sokaktaki bireylerin ve toplumun genelinin duyarlılığını artırma potansiyeline sahip. Basın ve sosyal medya gibi araçlar, toplumsal farkındalığın artmasında önemli roller üstlenmektedir. İlerleyen günlerde, bu konuyla ilgili yapılacak çalışmaların ve alınacak önlemlerin dikkatle takip edilmesi gerektiği, herkesin ortak sorumluluğudur.
Sonuç olarak, kadına yönelik şiddet yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun sorunudur. Mahkemelerdeki kararlar, toplumun ihtiyaç duyduğu adalet arayışında hayati bir rol oynamaktadır. Gelecek dönemlerde, bu tür olayların son bulması için herkesin bir araya gelerek toplumsal duyarlılık göstermesi ve yasaların doğru şekilde uygulanmasını sağlaması gerekmektedir.